Röportaj Nedir? Örneklerle Konu Anlatımı. Devamı yazımızda…
Yazarın okuyucularına bir konuyu inandırmak için kişi, eşya, eser ya da bir yerle ilgili olarak yaptığı incelemeleri, fotoğraflarla süsleyerek, kendi görüşlerini de katarak yazdığı gazete ve dergi yazılarına röportaj denir. Röportaj Nedir? Örneklerle Konu Anlatımı. Devamı yazımızda…
Röportaj Nedir?
Bir olayı, durumu veya sorunu araştırma, inceleme, gezip görme ve soruşturma yöntemleriyle aydınlatmayı amaçlayan yazılara röportaj denir. Röportaj kelimesi, Latincede “getirmek, toplamak” anlamlarında kullanılan “reportare” kelimesinden gelir.
Röportaj türü, gazeteciliğin gelişmesiyle ortaya çıkmıştır. Günümüzde radyo ve televizyon da çok önemli bir röportaj aracı konumundadır.
Ortamı, duyguları, görünümleri “betimlemek”; süreçleri, eylemleri “anlatmak”; etkili ifadeleri “alıntılamak”; kişisel düşünceleri “yansıtmak” ve anlatılanlardan “sonuç çıkarmak” bir röportajda bulunması gereken temel öğelerdir. Röportaj, yalnızca gözlemlerin, izlenimlerin ya da konuşmaların aktarılması değil, bunların ötesinde bir yorum ve değerlendirme yazısıdır. Röportajlar, yurt içi ya da yurt dışı siyasal, toplumsal, ekonomik, kültürel vb. bir konuda olabilir. Yaşanmış olanlar doğrudan olduğu gibi aktarılır.
Röportajın Özellikleri
Röportaj Türleri
Röportajları konularına göre ve sunuş biçimlerine göre ikiye ayrılırlar.
Konularına Göre Röportajlar
Röportajlar ele aldıkları konular bakımından; bir yeri konu alan röportajlar, insanı konu alan röportajlar ve eşyayı konu alan röportajlar şeklinde üç başlık altında incelenebilir. Ancak röportajları bu şekilde sınıfl andırmak, bu konuların bir arada işlenemeyeceği ya da başka konuların ele alınamayacağı anlamına gelmez.
Bir Yeri Konu Alan Röportajlar
İnsanı Konu Alan Röportajlar
Eşyayı Konu Alan Röportajlar
Sunuş Biçimine Göre Röportajlar
Sunuş biçimine göre röportajlar Amerikan röportajı ve Alman röportajı olmak üzere ikiye ayrılır:
Amerikan röportajı: Giriş bölümünde okuyucuya beklenmedik bir karşılama yapılır. En son söylenmesi gereken sözcükler en önce söylenir. Okuyucu adeta bir şok yaşar, böylece konuya okuyucunun dikkati çekilir.
Alman röportajı: Yazar, konuyu anlatırken yazıya kendini katar. Konuyu kendi ekseninde anlatır.
Röportajın Tarihsel Gelişimi
Dünya Edebiyatında Röportaj
Röportaj, gazetenin ortaya çıkmasından sonra gelişmiştir. 20. yüzyıla ait bir türdür. Dünyada Jack London, Hemingway, Sartre gibi pek çok ünlü edebiyatçı, aynı zamanda röportaj yazarlığı da yapmıştır.
Türk Edebiyatında Röportaj
Türk basınında röportaj türü, başlangıçta mülakat niteliğinde gelişmiş, özellikle 1960’tan sonra, Türk toplumunun çeşitli sorunları kamuoyuna duyurulurken edebiyatçılarımız röportaj türünden oldukça başarılı bir biçimde yararlanmışlardır. Bu durum, röportaj tekniğinin gelişmesini, röportajın gazetelerin vazgeçilmez bir birimi haline gelmesini sağlamıştır. Basınımızda röportaj türünde başlıca yapıtlar veren sanatçılar şunlardır:
Röportajda Kullanılan Anlatım Teknikleri
Röportaj metinlerinde öyküleyici anlatım, betimleyici anlatım, öğretici anlatım ve açıklayıcı anlatım türleri kullanılır. Okuyucuya konunun önemini kavratabilmek için örnekleme, karşılaştırma, tanık gösterme gibi yöntemlerden de yararlanılabilir.
Röportajda öykülemeye ağırlık verilir. Özelden genele gidilir. Bir röportajda insanların da söze katılmaları önemlidir. Bu, anlatımı canlandırır ve aktarılan yaşantıya doğrudan bağlantı sağlar. Heyecanın ölçüsü genelde şimdiki zaman kullanımıyla arttırılır. Röportajlar genellikle soru cevap tarzında olur. Ancak bazı yazarlar röportajı hikaye kurgusu ve üslubu içinde vermeyi tercih ederler.
İyi Bir Röportajcının Özellikleri
Röportaj Örnekleri
Bu Diyar Baştan Başa – Yaşar Kemal
Bozkır ıssız. Uzaktan bir göl göründü. Bozkıra elişi kağıdı gibi yapıştırılmış. Yanında Malya Devlet Çiftliği var. Uzun bir yol gidiyor. Toprak damlı köyler geçtik. Nakışlı önlüklü kadınlar evlerin önündeydiler. Otobüsün üstü rüzgarlı. Toz duman da yok. Yani şu düşmek, parçalanmak tehlikesi de olmasa otobüsün üstü bir alem. Türküler gırla gidiyor. Bizim toprağını satan köylü var ya, o da eli kulağa attı. Bir hoş sesi var ki … Bir de yanık söylüyordu. Yüzü, hani delikanlı konuşurken hep yere eğilmişti. Kederliydi. Yüz o yüz değil şimdi. Açıldı, gülümsedi, hep gülümseyen bir yüz. Işıklı. Deminki keder nerede, bu yüz nerede? Bu yüze, bu güleç yüze hiç keder uğramamış dersin. Çiçekdağı’nı geçtik. Şirince bir kasaba. Sonra bir köyde durduk. Hani sığırcıklar vardır ya: Ak benekli, yeşile çalan karanlıkta bir kuş. Tarlalarda olur her zaman. Sürülürken tarlalar güren güren iner kalkar sığırcıklar. Yuvaları tarla/ardadır. Köye inemezler, işte ben bu durduğumuz köyün damlarında sığırcık gördüm. Yüzlercesi inip, yüzlercesi kalkıyordu. Yuvaları saçakların altı. Yerköy’e geldik. Orada araba değiştirmek lazım geldi. Yerköy’le Yozgat arası otobüs buldum. Bu sefer içine bindim. Yol iyi yol, Yozgat’a geldik. Yozgat yeşillik. Bir koyağın içinde. Girerken şehre, sağ yanda, yamaçta koyu bir yeşillik çarpıyor göze.
Fikret Otyam – Topraksızlar
Seher deli esiyordu otomobilin yanına vardığımda. Elbistan uyanıyordu toz duman. Toz duman ki düşman başına bile değil. Kavakların dibine çöktüm. Araba hazır değildi de. Gıcır gıcır kağnılar geliyor pazara. Kağnıların ardında sıska, kara kuru, kuyrukları arka ayaklarının arasına sıkışmış köpekler… Ürkek, çekimser…Bir insan akını Pazar yerine… Mal mülk, heybeler kağnı dolusu… Saman kağnıları, sap kağnıları, buğday kağnıları gıcır gıcır, yakarışlı. Ardlarında, yanlarında yüzlerce ayak, toprağa değdiği zaman puf diye toz kaldıran çarıklı, lastikli, çıplak ama hepiciği yorgun sürünen ayaklar toz duman.
“Hazırız beg” dedi muavin sandığım, arabayla iki saattir ırgalayan adam. “Atla beg” dedi. Atladım. Ehliyeti yokmuş ama, alacakmış yakında. İşte böyle köy yollarında belliyormuş sürmesini! Bu arabayı nice güçlükle almış? Yazmaya ne kalem, ne kağıt yetermiş efendi!… İşler iyi değilmiş bir süredir. Para çekilmiş ortadan ama uydurup borç harç almış arabayı… Dururken de giderken de sağ ön teker öteki üç tekere uymamak için elinden geleni yapıyordu.
Şoförümsü genç, benzinciye yaklaşınca oradaki çocuğa: “Kop lan” dedi. “Şoooordan yimbeş kuruşluk kırmızı biber al haydi…”
Bu röportaj yazısında yazar bir yeri ve o yerdeki insanları anlatmıştır.